Depresif Kişilik Yapılanması
Kökenleri
Nancy McWilliams (2014) Psikanalitik Tanı kitabında depresif kişilik yapılanmasına sahip kişilerin oral evrede aşırı doyurulmuş ya da yoksun bırakılmış olduklarına, kişilerin oral evrede saplanıp kaldıklarına değinmiştir. Odağ (2016) da oral dönemde en önemli organın ağız ve dudaklar olduğundan, bu dönemin beslenme, alma verme, haz alabilme, yaşama kıvancı, umut ve iyimserlik gibi temel nitelikleri bulunduğundan ve bunlarla ilgili temel sorunların depresif kişilik yapısının temel belirleyicileri olduğundan bahsetmiştir. Ayrıca oral dönemin sorunları olan bir benliğin isteme, alma, alınanı içe atma ve sindirme işlevlerinde güçlükler göstermesi, sevgi yetilerinde denge sağlayamaması ya da bencil isteklerine olumlu yaklaşamaması beklenen işlevsel bozukluklardır (Odağ, 2016).
Bir diğer köken ise kayıp teması ile ilişkilidir. McWilliams terk edilme, aile üyelerinin aşırı zorlandıkları zaman çocuğu ihmal etmeleri, başka erken dönem hayal kırıklıkları gibi faktörlerin de depresif kişilik yapılanmasında rol oynadığından bahsetmiştir (2014). Erken dönem kayıp deneyimi her zaman somut, gözlemlenebilir, ampirik olarak kanıtlanabilir nitelikte olmadığı, bu deneyim daha içsel ve psikolojik bir nitelikte olabildiği de aktarılmıştır (McWilliams,2014).
Depresif kişilik yapılanmasının kökenlerinden diğeri de ebeveynlerden birinin yaşadığı belirgin depresyon, bunun sonucu olarak da bebeğe ancak emaneten bir türde bakım vermesi ihtimali olarak verilmiştir (McWilliams,2014). Ayrıca çeşitli kaynaklarda depresif kişilik yapılanmasını genetik geçişe sahip olabileceği aktarılmıştır (DSM-5, Odağ, McWilliams).
Öne Çıkan Duygular ve Bulgular
Depresif kişilik yapısında üst benliğin çok sert, yasaklayıcı, yargılayıcı ve cezalandırıcı olduğu aktarılmıştır (Odağ, 2016). Yargılayıcı olmanın yanı sıra üstbenlik bu kişileri kişileri tutum, davranış ya da becerilerine göre değerlendirir, daha doğrusu değersizleştirir (Odağ, 2016). Freud da melankoliyi egonun süperego tarafından sevilmek yerine kendisinden nefret edildiğini ve kendisine zulmedildiğini hissettiği için, kendinden vazgeçmesi olarak tanımlar (akt. Mc, Williams, 2014). Odağ (2016) depresif kişilik yapılanmalarında beslenme, doyum, haz alma, umutlanma, bencillik ve yaşam istekleri gibi kavramlar ile yukarıda bahsedilen yasak, yargı ve cezalandırmaların karşı karşıya geldiğini aktarmıştır.
Depresif kişilik yapılanmasında öne çıkan duygular, mutsuzluk, kendine yöneltilmiş öfke, nefret, reddedilme, suçluluk ve utançtır. McWilliams depresif kişilik yapılanmasında sürekli üzüntü, enerjisizlik, anhedoni, vejetatif bozukluklar (yeme uyku kendilik düzenlemesi, self regülation alanında sorunlar) gibi belirtiler görüldüğünü aktarmıştır (2014). Öfke açısından bakacak olursak, depresif kişiler öfke yerine suçluluk hissettikleri, öfkelerini kendilerine yönelttikleri (içe döndürülmüş öfke) aktarılmıştır. Bir diğer belirgin duygu ise nefrettir. McWilliams’ın Freud’dan aktardığına göre depresif yapısına sahip kişiler gerçek eksiklikleriyle tamamen orantısız bir şekilde kendilerinden nefret ederler, nefretleri ve eleştirileri içeriye yönelmiştir (2014). Bir diğer belirgin duygu ise utançtır. Depresif kişilik yapısına sahip kişilerde utanç görülme ve ayıplanma korkularını alevlendirir, kişiyi saklanmaya ve içe çekilmeye iter (McWilliams, 2014). Odağ (2016) utanma duygusu genellikle yetememezlik ve başarısızlık gibi konumlarda ortaya çıktığını, kendisini yetersiz, başarısız algılayan, beden defektlerinden dolayı saklanma gereği duyan kişi buna utanarak tepki verdiğini, depresif kişilik yapılanmalarında utanç duygusunun görme ve görülme ile bağlantılı olduğunu aktarmıştır.
Tekrar Eden ve Belirgin Paternler
McWilliams depresif kişilikte olanlarımızın psişesinde kronik, örgütleyici, kendine devam ettiren bir şekilde süren bilişsel, duygulanımsal, imgelemsel ve duyumsal süreçler olduğundan bahsetmiştir (2014).
McWilliams (2014) depresif kişiliklerin çoğunun aşırı kilolu, yemek yemeyi sigara, alkol, vs. gibi oral doyum içerenleri sevdiklerinden bahsetmiştir. Odağ depresif kişilerde beslenme ile ilgili kontrolsüzlük ve sapmaların üstbenliğin o kişiyi olumsuz değerlendirmesine neden olduğunu yazmıştır (2016). Odağ ayrıca depresif kişilik yapılanmalarında “Besleniyorum=değerliyim” bağlantısını vermiştir.
Depresif kişilik yapısındaki bireyler ayrıca olumsuz duygulanımlarının büyük bölümünü diğer kişilerden uzakta tutup kendilerine yöneltmeye çalışırlar ve insanlardan uzaklaşırlar.
İlişkilerinde kendini gösteren bir diğer patern de iyi biri olmak için gayret içinde olmaları, aşırı kırılan, eleştiride negatif olana aşırı odaklama gibi özellikler göstermeleridir. Öte yandan beklentileri edilgendir (Odağ, 2016). Odağ, “İnsanlar dikkat etmiyorlar, önemsemiyorlar” şeklinde ifadeleri olabileceğinden bahsetmiştir.
Savunmalar ve Savunmaların Sürme Biçimleri
Depresif kişilik yapısına sahip kişilerin en yoğun olarak içe atma, kaybedilmiş sevgi nesnesiyle özdeşim, kötü olanı nesneye koymamak için kendine koyması, kendine döndürme, saldırganlığın kendine yöneltilmesi gibi savunmalar kullandıklarına değinilmiştir. (McWilliams, 2014; Odağ, 2016).
Ayrıca depresif kişilik yapılanmalarında sevgi nesnesinin olumlu nitelikleri genelde sevecen şekilde hatırlanır, olumsuz olanlar ise kendiliğin bir parçası olarak yaşandığından söz edilmiş, kişinin nesneye kötüyü koymamak için kendine koymasına değinilmiştir (McWilliams, 2014).
İdealizasyon da depresif kişilik yapılanmalarında görülen bir savunmadır. McWilliams şöyle açıklamıştır: Özsaygıları yaşadıkları deneyimler sonucunda düştüğü için, diğer kişleri değerlendirirken duydukları beğeni de paralel olarak artmış haldedir (2014).
Süreğen bir şekilde diğer kişilere aşırı değer vermek, o kişilerle karşılaştırdığında kendini eksik bulmak, idealize nesneler aramak, bu nesneler yanında eksik hissetmek, bunların döngü halinde tekrar etmesi depresif kişilik yapılanmasında önemli rol oynamaktadır (McWilliams, 2014).
Kendilik
Depresif kişilik yapılanmasında olumsuz duygulanım kendiliğe havale edilmiştir, kişiler en temelde kötü olduklarına inanırlar.
Odağ ayrıca anneye kötü gelen, anneyi hasta eden bir bebeğin olumlu bir kendilik duygusu geliştirmesi olanaksızlaştığından bahsetmiştir (2016).
Terapi Süreci ve Terapötik İlişki
McWilliams depresif kişilik yapısında olan danışanların hasta rolünde iyi olmak için çok çaba harcadıklarından bahsetmiştir. Bu danışanların terapiste yaptığı aktarımlar, terapiste terapiste içsel eleştiricilerini yansıtmaları, “sadistik” “aşırı sert” veya “ilkel” bir süperego oluşturan unsurlar olarak içe atılmış nesneleri aktarmaları, süreç ilerledikçe terapiste öfke, eleştiri yöneltmeleri, değişimin olmadığına dair söylemler şeklindedir(2014). Joannidis bunu “yansıtmalı özdeşim ile değersizlik duygularını analiste aktarmak” olarak tanımlamıştır (2009).
McWilliams depresif kişilik yapılanmasındaki danışanların terapistlerdeki karşı aktarımını ise şu şekilde aktarmıştır: Tümgüçlü kurtarma fantazileri, depresif hastayı acı çekmekten koruma çabası (2014
Terapötik ilişki açısından McWilliams depresif hastaların eleştiri ve reddedilme korkularını haklı çıkarmaya yönelik bir duyarlılıkları olduğu için, terapist yargılayıcı olmamak ve duygusal açıdan istikrarını korumak için özel bir çaba harcaması gerektiğini aktarmıştır (2014). McWilliams ayrıca seanslarda uzun süren sessizliklerden kaçınılması gerektiğini, uzun süreli sessizlikler hastanın ilgi çekmeyen, değersiz umut vaat etmeyen biri olduğu duygularını uyandırdığını belirtmiştir (2014).
Depresif Kişilik Yapılanmasının Seyri
Depresif kişilik yapılanması ve distimi kronik seyir gösteren, bu yapılanmalar içerisinde aktif depresyon epizodlarının gözlenebileceği tablolardır. Ayrıca bu yapılanma ve tanının erken başlangıçlı olması komorbid kişilik bozuklukları açısından risk teşkil etmektedir. Sürecin devamında bu bilgiler dikkate alınarak özellikle danışanın kendilik algısına yönelik destekleyici çalışmalar yapılması, süperegonun katılığının esnetilmesi, duyguların tanımlanması ve ifade edilmesi ve aktarım-karşıaktarım üzerine ve danışanın içgörüsünü artırmaya odaklanan çalışmalar yapılır.
Depresif Kişilik Yapılanmasının Seyri
Depresif kişilik yapılanması ve distimi kronik seyir gösteren, bu yapılanmalar içerisinde aktif depresyon epizodlarının gözlenebileceği tablolardır. Ayrıca bu yapılanma ve tanının erken başlangıçlı olması komorbid kişilik bozuklukları açısından risk teşkil etmektedir. Sürecin devamında bu bilgiler dikkate alınarak özellikle danışanın kendilik algısına yönelik destekleyici çalışmalar yapılması, süperegonun katılığının esnetilmesi, duyguların tanımlanması ve ifade edilmesi ve aktarım-karşıaktarım üzerine ve danışanın içgörüsünü artırmaya odaklanan çalışmalar yapılır.
KAYNAKLAR
Akhtar, S. (2020). Acının Kaynakları. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
Joannidis, C. (2009). Melankoli ve İçsel Nesne. HYPERLINK “https://www.cafrande.org/melankoli-ve-icsel-nesne-christo-joannidis/”https://www.cafrande.org/melankoli-ve-icsel-nesne-christo-joannidis/
McWilliams, N. (2010). Psikanalitik Tanı, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Odağ, C. (2016). Nevrozlar 1. Odağ Psikanaliz ve Psikoterapi Eğitim Hizmetleri Yayınları.
Odağ, C. (2016). Nevrozlar 2. Odağ Psikanaliz ve Psikoterapi Eğitim Hizmetleri Yayınları.