Aşağılık Duygusu
Aşağılık duygusu denince hepimizin kafasında az çok bir şeyler canlanır. İlk duyuşta olumsuz bir çağrışım yaratan aşağılık duygusu sadece psikolojik sorunlarla ortaya çıkan bir durum değildir, psikolojik sağlığın da bir parçasıdır. Aynı zamanda hiç kimse tam ya da eksiksiz olmadığı için aşağılık duygusunun az ya da çok herkeste bulunduğu söylenebilir. Adler’e göre ruhsal yaşam sürecinin başlaması için aşağılık duygusunun ortaya çıkmasına, çıkan huzursuzluğu giderme zorunluluğu, güvenlik ve eksiksizlik duyguların amaç edinilmesine ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç doğrultusunda kişi ancak mücadelesinde tatmin edici bir aşamaya ulaştığı zaman kendini mutlu, değerli ve huzurlu hisseder. Aşağılık duygusu motivasyonu sağlayan doğal bir duygu olmanın yanı sıra, bazen tam tersi biçimde bireyi mutsuzluğa yöneltebilir. Adler, aşağılık duygusunun temelini sarsacak iki etkenden bahseder. Birincisi; normalden daha güçlü, daha yoğun, daha uzun süreli olarak aşağılık duygusunu hissetmektir. İkincisi ise; aşağılık duygusunun avantajlarının yanı sıra çocukta bir güçlülük eğiliminin doğması, çevresi üzerinde üstünlük kurmayı amaçlamasıdır.
Bu yazıda temel olarak Adler’in üzerinde çalıştığı aşağılık duygusu kavramını anlamak ve açıklamak amaçlanmıştır. Yazıya aşağılık duygusunun bireysel psikolojideki yeri belirtilerek başlanmış, sonrasında bu duygunun gelişimine neden olan faktörlerden, bu duygunun bir motivasyon kaynağına nasıl dönüştüğünden bahsedilmiş; aynı zamanda olumsuz yönleri de olabilecek bu duyguyla insanın nasıl baş ettiğinden, baş edemediği durumlarda olabileceklerden, yaşanabilecek problemlere değinilmiştir.
Adler’in göre insanın tüm çabası aşağılık duygusu üzerine oturtulabilir. Aşağılık duygusu denince hepimizin kafasında az çok bir şeyler canlanır. İlk duyuşta olumsuz bir çağrışım yaratan aşağılık duygusu sadece psikolojik sorunlarla ortaya çıkan bir durum değildir, psikolojik sağlığın da bir parçasıdır (Akdoğan, 2012). Bu nedenle insan davranışını anlamak için aşağılık duygusunu ve bu duygunun bağlantılarını anlamak gerekir.
Aynı zamanda hiç kimse tam ya da eksiksiz olmadığı için aşağılık duygusunun az ya da çok herkeste bulunduğu söylenebilir. Örneğin yeni doğan bir bebeğin annesine her anlamda muhtaç olması, daha sonraki yıllara da yansıyan yemeğini kendisinin yiyememesi, üzerini giymek için yardıma muhtaç olması gibi durumlar her çocuk tarafından yaşanmaktadır. Çocukluk döneminin çaresizliği, insanda normal olarak var olan eksiklik duygusunun ve bu duygunun sonucu ortaya çıkan üstün ve kusursuz olma güdülerinin biyolojik kökeni olarak da düşünülebilir. (Geçtan, 2002, s. 123). Her birey doğumdan itibaren aşağılık duygusunun üstesinden gelmek için çabaladığından kendini aşağılık hissetmek hasta olmak demek değildir, hatta gelişime açık olmanın bir işaretidir (Akdoğan, 2012). Birey için aşağılık duygusu hedefler koyma ve o hedeflere ulaşma yolunda çabalama noktasında itici bir güçtür (Adler, 2012, s.94).
Aşağılık duygusunun motive edici yönüne bakmadan önce, şu belirtilmelidir ki aşağılık duygusu çok farklı şekillerde ortaya çıkabilir çünkü herkesin düzeltmek, iyileşmek istediği konu farklıdır. Aynı zamanda aşağılık duygusuna katlanmak zor olduğundan, aşağılık duygusu insanı gerilime soktuğundan, kişi bir eylemde bulunmaya zorlanmış olur (Akdoğan, 2012). Eksiklikten kurtulma çabası veya üstünlük çabası, eksiklik duygusunun doğal bir sonucudur denilebilir.
Adler’e göre ruhsal yaşam sürecinin başlaması için aşağılık duygusunun ortaya çıkmasına, çıkan huzursuzluğu giderme zorunluluğu, güvenlik ve eksiksizlik duyguların amaç edinilmesine ihtiyaç vardır (Adler, 2012, p.196). Bu ihtiyaç doğrultusunda kişi ancak mücadelesinde tatmin edici bir aşamaya ulaştığı zamankendini mutlu, değerli ve huzurlu hisseder (Ashby & Kottman, 1996). Fakat bu his kısa sürer ve kişi devam ederek ulaştığı amacını daha ileriye taşır (Ashby & Kottman, 1996). Buradan aşağılık duygusunun insanı sürekli olarak daha iyi olması için iten bir güç olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
İnsanı daha iyi olmaya iten bu güç üstünlük çabası olarak tanımlanabilir. Adler üstünlük çabasıyla aşağılık duygusunun normal duygusal tutumlar olarak birbirlerini bütünlediğini belirtmiştir. Eğer insan içinde bulunduğu durumda bir eksiklik olduğunu düşünmezse, üstünlük sağlamaya, başarı elde etmeye çabalamaz (Adler, 2013, s.66). Yani, üstünlük çabası ve aşağılık duygusu birlikte var olur ve birbirlerini tamamlar.
Aşağılık duygusu ve üstünlük sağlama yönelimi evrensel nitelik taşısa da bütün insanlarda aynı şekilde yaşandığı söylenemez. Her insanda var olan aşağılık duygusu, bireyin normal, sağlıklı çabasıdır, gelişimi için gereklidir. Üstünlük için normal bir çaba gösteren kişiler idare edebilecekleri seviyede bir aşağılık duygularına sahiptirler ve bu duyguyla yararlı ve yapıcı bir şekilde baş ederler (Ashby & Kottman, 1996). Bu kişiler yüksek bir toplumsal ilgiye sahiptirler ve aşağılık duygularının hem kendilerine hem de diğerlerine yararlı olacak şekilde üstesinden gelmeye çalışırlar (Ashby & Kottman, 1996).
Diğer yönden, bazı bireyler çocukluklarında çevreleri tarafından insan yerine konmamış, sürekli alay edilmiş, bu bireylerin yetersizliklerinin üzerinde fazlaca durulmuş olabilir. Bu noktada çocuk anne babasının dikkatini çekmek, ön plana çıkmak isteyip, kendisine üstünlük duygusunu yaşatacak bir amaç bulmaya çalışır, bu yolla hayatını anlamlı kılmaya çabalar. (Adler, 2012, s.96). Ama bu üstünlük duygusu bireyin diğerlerinden daha üstün olması gibi patolojik bir hal alabileceğinden toplum tarafından kabul gören bir duygu değildir. Bu nedenle üstünlük duygusu toplumsallık duygusunun engelleyici etkisinden dolayı gizli kalacak, dengelenecektir. (Adler, 2012, s.194). Yani toplumsallık duygusunun çocuğun üstünlük çabasını “hatalı” bir şekilde yaşamasını engelleyen bir faktör olduğu söylenebilir.
Aşağılık duygusu motivasyonu sağlayan doğal bir duygu olmanın yanı sıra, bazen tam tersi biçimde bireyi mutsuzluğa yöneltebilir. Adler aşağılık duygusunun temelini sarsacak iki etkenden bahseder. Birincisi; normalden daha güçlü, daha yoğun, daha uzun süreli olarak aşağılık duygusunu hissetmektir. İkincisi ise; aşağılık duygusunun avantajlarının yanı sıra çocukta bir güçlülük eğiliminin doğması, çevresi üzerinde üstünlük kurmayı amaçlamasıdır (Adler, 1927).
Aşağılık duygusunun tehlikeli bir hal almasının bir versiyonu bireyin zayıflığının üstesinden asla gelemeyeceğine inanması gibi bir aşırı hal almasıdır.İnsan kendini yeterince uyum sağlamamış, yaşadığı problemlerin üstesinden gelecek donanıma sahip olmayan biri olarak görür (Akdoğan, 2012). Çocuk toplumsallık duygusuyla elde ettiği dengelemede basit bir güç dengesinden memnuniyet duymaz, aşırı dengeleme için çabalamaya başlar (Adler, 1927). Kişi abartılmış amaçlar tasarlar ve bunları karşılayabilmek için esneklikten yoksun yöntemler geliştirir(Adler, 1927). Diğer bir deyişle dengeleme çabası aşırılaşarak patolojik bir hal alır çünkü sıradan ilişkiler çocuğu tatmin etmemeye başlar, çocuk hedefini değiştirir, hareketleri, hedefleri belirli bir aşırılık içerir (Adler, 1927).
Aşağılık duygusunun patolojik bir diğer versiyonu ise insanı tamamen etkisi altına alan bir yetersizlik duygusuna dönüşmesi, kişiyi motive etmek yerine depresif ve güçten yoksun hissetmesine durumudur (Adler, 2013, s.71). Adler’in verdiği solak çocuk örneğine bakacak olursak, bu çocuk sağ elini kullanması için azarlanmış, alay edilmiş olabilir. Bu alay edilme ile çocuk her iki elini de kullanma konusunda çaba göstererek, yetersizliğini eğitmeye çalışarak normal bir çocuktan daha becerikli olabilir. Ama çocuğun baş etmeye çalıştığı durum gereğinden fazla zorsa, aşırı aşağılık duygusuna kapılabilir, diğerlerine haset ve kıskançlık besleyebilir (Adler, 2013, s.53). Bu örnekle görülüyor ki, kişinin yaşadığı yetersizlik/aşağılık duygusunun dozu, bu duygunun kişiyi motive edici tipte olmasında etkilidir. Aşağılık duygusunu aşırı derecede hissetmek, bu duygunun motive edici gücünün kaybolmasına neden olabilir. Kişinin yaşadığı aşağılık duygusu çok güçlüyse, kişi bu duygunun üstesinden gelebilmek için aşırı yöntemlere başvurabilir. Bu yöntemlerle güçlülük ve üstünlük eğilimi hastalık derecesine ulaşabilir (Adler, 2012, s.100). Örneğin, kişi normal ilişkilerle yetinmeyip, aşırı derecede dikkat çekebilecek büyük eylemleri kendilerine amaç olarak belirleyebilir, çevresini umursamadan kendi konumunu sağlama almaya çalışabilir. Bu duruma verilebilecek diğer bir örnek de aşırı koruma ile yetişmiş çocukların durumudur. Aşırı korumacılık yüzünden, çocukta zayıf bir insan olduğu, hiçbir şeyi tek başına düzgün yapamayacağı gibi düşünceler oluşabilir (Geçtan, 2002, s.133).
Yapılan açıklamaları ve verilen örnekleri toparlayacak olursak, aşağılık duygularının aşırılaşmasının psikopatolojiye, nevroza yakınlığı ortadadır. Bu bağlamda; öfke, kıskançlık, kendini daha iyi göstermeye ya da bağışlatmaya yönelik çocuksu davranışlar, kaygı, panik işlevsiz üstünlük çabaları, kendine veya yaşama dair bilişsel çarpıtmalar, bedensel yakınmalar gibi pek çok tutum ve davranışta aşağılık duygusunun izlerini görmek mümkündür.
Kaynakça
Adler, A. (1927). The feeling of inferiority and the striving for recognition. Journal oft he Royal Society of Medicine. 20(12): 1881–1886.
Adler, A. (2012). İnsanı Tanıma Sanatı. (Çev. Kamuran Şipal). İstanbul: Say Yayınları (Orjinali 1927 yılında basılmıştır).
Adler, A. (2013). Yaşama Sanatı. (Çev. Kamuran Şipal). İstanbul: Say Yayınları (Orjinali 1929 yılında basılmıştır).
Akdoğan, R. (2012). Adleryan yaklaşıma dayalı grupla psikolojik danışmanın üniversite öğrencilerinin yetersizlik duygusu ve psikolojik belirti düzeylerineetkisi. (Doktora Tezi). tez2.yok.gov.tr
Ashby, J. S., Kottman, T. (1996). Inferiority as a distinction between normal and neurotic perfectionism.Individual Psychology, 52 (3), 237-245.
Geçtan, E. (2002). Psikanaliz ve Sonrası. İstanbul: Metis Yayınları
Hays, P. (1977). The determination of inferiority feelings and their contribution to psychiatric morbidity. British Journal of Addiction, 72, 241-244.